16 Haziran 2013 Pazar

HERKES EVE DÖNMELİ...

HERKES EVE DÖNMELİ...

Çünkü biz zaten kazanmıştık...

Şu andan itibaren kalben inanarak direnişin içerisinde yer alan herkes evine dönmeli ve bütün provokatörleri birbirleri ile baş başa bırakmalıdır..

Arkadaşlar, günlerdir olup biteni özetlemeye gerek yok . Neler yaşandığını, Başbakanın sağlık durumunu, Polisin tutumunu , Başbakanından İç İşleri Bakanına, Medyasından Valisine kadar hepsinin milletin gözünün içine baka baka nasıl yalan söylediğini hepimiz biliyoruz...

Hele o ''Valimutlu'' vak' a sı yok mu ... Tam bir fenomen ... O boğucu şefkati beni benden alıyor...
Ne zaman adam kamera karşısına geçip şefkat ve hamaset dolu konuşmalar yapmaya başlıyor o anda Taksim de ve çevresinde yer yerinden oynuyor. 
Bilin ki Valinin konuşması o ana kadar yapılan müdahalelerin en vicdansızının örtüsü. Herkes canlı yayında Valinin ağzının içine bakarken, bombalar seri olarak patlıyor, her tarafı gaz sarıyor, helikopter ve Ambulans sesleri birbirine karışırken, insanlar çığlık çığlığa kaçışıyor gaz fişeklerinden ve plastik mermilerden yaralanmayanlar da gazdan kör olmuş halde birbirlerini eziyorlar..
Eğer yeteri kadar ölmezlerse hemen 5 -10 Polis yetişip coplarla saldırıyor ya da saçlarından sürükleyerek şiddeti herkese orantılı paylaştırmaya çalışıyorlar....

Baştan beri direnişin içinde olan ne kadar eş, dost, arkadaş varsa sonuncusu da bu sabah 05.50 itibarı ile olmak üzere hepsi evine dönmüş durumda...

Yaşananları içine ve insanlığına sindiremeyen , maruz kaldığı muameleyi fiziki eziyetinden çok kimliğine yapılan bir saldırı ve hakaret kabul eden direniş destekçisi pek çok arkadaş bu günü meydana ulaşmaya çalışarak ve karşılığında yine anlamsız, vicdansız ve insanlıktan yoksun muamele ile karşılık görerek geçirdi..

Bu hiç birimizin istemediği bir durum...
Eğer bir davamız varsa ölerek bir yere varamayız.
Hayatta kalıp safları sıklaştırmalı, aklımız, vicdanımız, esprilerimiz, gençliğimiz ve üstün organizasyon yeteneklerimizle mücadelemizi sürdürmeliyiz.

Başlangıçta Başbakanın durumu bir türlü kavrayamadığını düşünüyorduk..
Bu durumun kavranamaması için insanın ya aptal ya da ruh sağlığının bozuk olması gerektiğini düşünüyorduk ( 1 ) 

Biliyoruz ki İETT garajından Başbakanlığa gelebilen birisi aptal olamaz.
Anlaşılan o ki Başbakanın tavrı tamamen tercih ettiği bir durum.
Bu durumdan besleniyor..
Pek övündükleri ekonomik başarılarının aslında bir serap olduğunun anlaşılması, Suriyeli kardeşlerimizle ülkemizi savaşa sokmak üzere oluşu ve PKK ile anlaşarak ''Sayın Öcalan'' konumuna gelmesi Başbakanın, ''yetmez ama evet'' çiler sayesinde herkesin beynine % 50 diye çok çok söyleyerek kazıdığı ama aslında sadece % 25 olan oylarının ( 2 ) hızla erimesini önleyerek kendi oylarını kemikleştirme çabasıdır...

Bu sebeple alanları derhal terk etmeli ve provokataörleri birbirleri ile baş başa bırakmalıyız...

Muhtemeldir ki gereğinden fazla güçlenen Başbakan, Sahibi ile de ters düşmekte ve araları açılmaktadır. Sırf Tayyib' in altını oymak için sahipleri ve Hocaları da bu provokasyon oyununun içerisindedir...

Şu an iktidarı ve muhalefeti ile ülke yönetiminde bulunanalar 80 öncesinin 20 li 30 lu yaşlar kuşağıdır ve hala o zamandan kalma kendi aralarındaki kan davalarını sürdürmektedirler...

Onların kendilerini yenileyemeyerek ve eski günlere sünger çekemeyerek düştükleri yanlışlığa düşmemek için derhal devrini çoktan kapatmış , yeni kuşağın yakınlık duyduğu ama içselleştiremeyeceği eski moda devrimci söylemleri ve sloganları bir kenara bırakıp, Gezi Parkı Direnişinin oluşturduğu yeni ve her kesimden sempati toplayan, zeka dolu esprili dili kullanarak yol almalıyız.
Herkes biliyor ki çapulcu denen o gençler her köşe başında CNN ve BBC gibi yabancı TV lere çatır çatır İngilizce, Almanca, İtalyanca Röportaj veriyor.

Şu anda yapılması gereken akıllı olmaktır.
Bir adım geri çekilip neler olup bittiğine sakin kafa ve gözler ile bakarak yalın bir değerlendirme yapmak gerekir.
Gezi direnişi ile ortaya çıkan enerjinin boşa akmaması için yapılması gereken budur...

Her ne kadar da karşı çıktığımız sistemin bir parçasıymış gibi olacak olsa bile yapılması gereken sisteme entegre olup sandıkla gediğini iddia edenin sandığını koltuğunun altına verip postalamaktır.

Enerjimizi ve konsantrasyonumuzu buraya yoğunlaştırmalıyız.

Yasal olarak seçimlere katılabilmenin, toplam il sayısının yarısından bir fazlasında örgütlenmiş olmak gibi belli kriterleri vardır.

Derhal bir araya gelerek örgütlenebilirliğimiz kontrol edilmeli. 
Belki İtalya' da yapılana benzer bir organizasyon da denenebilir. ( 3 )
Ya da seçime katılma şartları uygun olan, üzerinde herkesin fikir birliğine varabileceği mevcut bir yapı ile (SHP' nin PKK yı meclise sokması gibi) birlikte hareket edilebilir.

Bu sefer de biz uyanıklık yapalım...

Unutulmamalıdır ki son seçimlerde sandığa gitmeyen 8-10 milyon seçmen var.
Önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak 5-6 milyon genç oy var.
Bunlara son seçimlerde %10 barajı dolayısı ile meclise yansımamış yaklaşık 15 milyon oyu da eklerseniz. Planlı ve organize bir çalışma ile AKP yi ve dolayısı ile Tayyip Erdoğan' ı hezimete uğratarak hayatımızdan çıkarabiliriz...

( 1 ) https://www.facebook.com/ahmet.gul.399/posts/613901975289210
( 2 ) https://www.facebook.com/ahmet.gul.399/posts/619221678090573
( 3 ) https://www.facebook.com/engin.sancaktaroglu/posts/10151532773173052

14 Haziran 2013 Cuma

DirenGezi ENERJİSİ BOŞA GİTMESİN...

DirenGezi    ENERJİSİ BOŞA GİTMESİN...

SANDIĞA SAHİP ÇIK..

AKP nin iktidara geldiği 2002 SEÇİM SONUÇLARI

Toplam Seçmen.......................................................: 41.407.015
Toplam Kullanılan Oy............................................... : 32.753.386
Toplam Geçerli Oy................................................... : 31.510.007
Oy kullanmayanların sayısı........................................ :.. 8.653.029
Geçersiz ve kullanılmayan oy toplamı......................... :.. 9.897.008

AKP nin aldığı oy ......................................................: 10.848.704
CHP nin aldığı oy.......................................................:.. 6.114.843
%10 barajına takılıp meclise yansımayan oy toplamı ... : 14.546.460
Meclis dışı kalan ve Kullanılmayan oy toplamı...............: 24.443.468

Geçerli oyların % 34.43 ü, yani seçmenin yaklaşık sadece % 25 inin oyları ile 550 milletvekilinin 363 ünü yani meclisin % 66 sını kazanmıştır .

Derhal toparlanıp bir organizayon oluşturmalı ve seçimlerden önce yeni bir yapı kurmalıyız...

Kullanılmayan oy CHP nin aldığı oydan fazla....Kullanılmayan oylar orantılı bile dağılsa meclisteki sandalye dağılımı farklı olur. AKP tek başına iktidar olamazdı.. Belki diğer 2 ya da 3 küçük parti koalisyon yapabilirdi... Bütün bunların sebebi depremde beceriksiz davranan , Apoyu yakalamasına rağmen asamayan , Herkesin pek sevdiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan yardımcısının suratına Anayasa kitabını fırlatması ile bir anda çökecek kadar kırılgan bir ekonomik düzeni yürütemeyen DSP, MHP, ANAP koalisyonundan tiksinen halkın verdiği tepki oyları ve seçmenin sandığa küsmesi sonucu seçim kazanan bir AKP den bahsediyoruz... Şu anda halk o günden daha büyük bir tiksinti içerisinde .. Tayyip' ten kurtulmanın tam zamanı... TKTZ...

Bir de parti ismi önerisi... HA lkın Sİ vil K arşı DİR enişi .

2 Haziran 2013 Pazar

TANRI KOMPLEKSİ

Kalp ve Beyin cerrahları arasında rastlanan bir hastalık vardır.
Yaptıkları iş, hayat kurtarmak, yaşatmak, can vermek gibi kavramlarla örülü olduğu insan hayatını ellerinde tuttukları için bazıları bir süre sonra komplekse kapılmaya başlarlar.
Bu rahatsızlığın adı  '' Tanrı Kompleksi '' dir.

Anlaşılan o ki
Bizim çok değerli ve sayın bir o kadar da çok çok çok sevdiğimiz Başbakanımızın da böyle bir ruhsal problemi var.

Sanırım kendisi '' Peygamber kompleksi '' ne kapılmış.

Yukarıdaki çok çok çok sevgiyi şöyle açıklayabilirim.
Sokaktaki herkes günlerdir, anacak sevdiğiniz insanla yapabileceğiniz bazı şeyleri Başbakanla yapmak istediğinden söz ediyor.
Çok çok çok sevdiğimiz izlenimini buradan edindim.

Gelelim Peygamber Kompleksine..

Adamcağız nasıl böyle bir komplekse kapılmasın ki ?

Sen İETT Garajı Bakım Onarım Servisinde teknisyen ol, sendika mendika ayağına takılırken Refah Partisi gençlik kollarından Erbakan Hocanın dizlerinin dibine yerleş.
Sonra kimsenin, senin aday bile olduğunu bilmediği bir seçimde, basiretsiz ve beceriksiz Türk solunun son anda İlhan Kesici' nin karşısına Zülfü Livaneli' yi çıkartması sayesinde oyların bölünmesiyle bir gecede İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı ol.
Topu topu 3 yıllık Başkanlığın sırasında 1 milyar dolar para yap. ( dikkat dolar milyarından söz ediyorum )
Sonra o dönemin hükümeti salak gibi, sırf şiir okudun diye seni görevden alıp hapse göndersin, üstüne bir de kahraman ol.

Depremde beceriksizliği tavan yapan hükümet, başbakan yardımcısının yüzüne anayasa kitabı fırlatan Cumhur başkanı, ekonomik kriz, elindeki Apouyu bile asamayan koalisyon falan derken, Mesut Yılmaz' ın yerini kapan Erkan Mumcu ile Tansu Çiller' in boşluğunu dolduran derin devlet Mehmet Ağar merkez sağı senin yolundan çeksin. Üstüne üstlük Kemal Derviş' le  Hüsamettin Özkan'da  İsmail Cem'e kazık atınca
( adamcağız bu yüzden kahrından öldü ) yolunda kimse kalmasın.

Herkes senin ekmeğine yağ sürerken sen o milyar dolarla seçilemeyeceğini bile bile ampul partisini kur.

Sonra geri zekalı Deniz Baykal' ı Cumhurbaşkanlığı vaadi ile kekleyip, mazbatası iptal edilen jet Fadıl'ın yanına aynı bölgedeki CHP millet vekilini de istifa ettirtip orada seçim yolunu açtır, ara seçim yaptır,
Başbakan ol.
10 buçuk yıllık iktidarında diğer seçeneklerden tiksinmiş, cahil halkımın oylarını satın alıp bunun yanına sandık oyunlarını da ekleyerek her seçimde oyunu biraz daha arttır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi yargıyı , medyayı ele geçir, orduyu lağvet. Milleti de dandik televizyon dizileri, şike muhabbeti,yerli otomobil gibi konularla uyutup, 1994 ten bu yana 18 yılda servetini 730 kat arttır.
Etrafındaki yalakalar, herkes kul sen padişahmışsın gibi el pençe divan dursun...

E adamcağız ( inançları gereği tanrı olamayacağı için mütevazi davranıp ) peygamber kompleksine kapılmasın da ne yapsın...

Baksanıza ağzı bozuk Fatih Altaylı bile acaba bir şey der mi diye korka korka, nefes nefese, eşelene eşelene tir tir titreyerek konuşuyor adamın karşısında...

Halbuki Başbakan dediğin kim ?
Senin personelin. maaşını sen ben veriyoruz... Altındaki araba da senin benim, oturduğu konutta..
bir yığın işim gücüm var ben uğraşamam diye arsa ya da araba alıp satarken emlakçıya, muameleciye , hukuk işleri için avukata vekalet vermiyormuyuz. kurban keserken bile kasaba vekalet veriyoruz..
Ne farkı var Millet Vekili nin onlardan..  Onlarda bizim yol, su , elektrik, güvenlik gibi ihtiyaçlarımızın karşılanması için parasını vererek çalıştırdığımız adamlar değil mi...

O kadar cahiliz ki bunu ne seçmen biliyor ne seçilen..
Onun için bu komplekslere kapılıyorlar..

Muhtemelen Başbakanın etrafında ona doğru enformasyon sağlayacak kimse de yok.. Ya korkudan söyleyemiyorlar ya da yalakalıktan sadece duymaktan hoşlanacağı şeyleri işlerine geldiği kadar söylüyorlar..

Demiyorlar ki bu konunun ağaçla falan alakası yok.  Başlangıçta biz de öyle zannetmiştik ama sizden nefret eden çok büyük kitleler var diyemiyorlar.
İş pek öyle üç beş marjinal çapulcu işi değil , binler 10 binler değil 100 binlerce insan sokaklarda.. Polis işin bokunu çıkarttı yaşlı genç kadın erkek çoluk çocuk demeden herkesi gazlarla boğdu.. Kaçışırken ezilen, polis tarafından darp edilen yüzlerce yaralı var diyemiyorlar..

İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Valiliği sırasında gösterdiği üstün yalakalığı ile İç İşleri Bakanlığı mertebesine yükselmiş Muammer Güler' in verilerine göre İstanbul'un hemen hemen her semtinde , ülkenin bir çok şehrinde 90 dan fazla noktada toplanmış insan selleri var..

Polis bu kalabalığın karşısında dayanamıyor .. Karakolardaki bütün göt göbek masa başı polislerini topladık . Adamlar ne kask takmayı ne jop kullanmayı biliyor, Muhteşem Yüzyılın Mohaç Meydan Muharrebesi figüranlar gibi çok komik görünüyoruz... Halk acziyetimizi anladı.. Ne kadar sert çıkarsak çıkalım evlerin, camilerin, okulların içine kadar gaz bombaları attık yine de başa çıkamıyoruz bizim barikatlarımızı söküp bize barikat kuruyorlar çekilmek zorunda kaldığımız yerlere tekrar giremiyoruz...

Hani o televizyonda protestocuların darp ettiği belediye otobüsleri diye gösterttiğimiz otobüsler var ya onları da oraya millet kaçışamayıp ezilsin diye biz barikat olarak koyduk, yoldan geçen belediye otobüsüne saldırılmış falan değil yani. İşi yüzümüze gözümüze bulaştırdık..

Millet gaz kokusundan Cihangir' de, Gümüşsuyu' nda Kurtuluş' ta cam açamıyor. Üç Beş tane ağaç için direnen, bir avuç eylemciden sokağa dökülmüş ve sizden nefret eden milyonlar yarattık diyemiyorlar..

İETT garajından Başbakanlığa gelmiş bir adam bu kadar aptal olamaz.  Diyebilseler anlayacak..

Ama Başbakan Peygamber Kompleksine öyle kapılmış ki Allah'tan sonra kendisi var sanıyor..  Onun için de kimse ağzını açamıyor.. O da hala ağaç meselesi sanıyor .. Hala CHP ye verip veriştiriyor..

Böyle büyük bir organizasyonu yapmak kiiiim CHP kim. Nerede CHP de o kabiliyet..
Başka bir iş yapamadığı için okulda kalıp doçent, profesör olmuş ne kadar kifayetsiz adam varsa onları doldurmuşlar koskoca Atatürk' ün koskoca CHP' sine. Başına da emekli SGK genel müdürü zavallı bir adamı koymuşlar..  Adamın kendine hayrı yok...Hem memur, Hem emekli.. Adamın liderlik vasfı yok ki neye faydası olsun...

Sonuç olarak bu olup bitenin ağaçla falan alakası yok.. Bu tamamen Tayyip Erdoğan'a, o saygısız, pervasız kahvehane ağızlı üslubu ile herkesi yaralaması, kaç çocuk yapacağımızdan ne yiyip ne içeceğimize kadar karışmasından, hayat tarzımıza yapılan umursamaz müdahaleden ,bu milletin islami değerlerden başka  değerleri de olduğunu kavrayamamasından, her milli bayramda bir bahane uydurup ortadan kaybolmasından, özetle aptal yerine konulmaktan duyduğu öfkenin sonucudur... Ve bu durum. tamamen örgütsüz bir sivil reaksiyondur...

Olup bitenden kimse kendine siyasi çıkar sağlamaya çalışmasın .

Görüntünün hiçte güzel olmadığı herkesin , eylemlerin içinde yer alan kalabalıkların bile söylediği bir gerçektir..
Sorumluluğu üzerine alıp 30 yılda 35 bin şehidi hiçe sayarak PKK ile bile barışan bir Başkabakana özür dileyip halkı ile barışmak yakışır..

Yoksa bu işler nereye varır bilinmez...
Ya yine dandik televizyon dizilerimize döner survivor, popstar falan izleyip daha hızlı bir şekilde İran'a doğru gideriz.. Ya da bu hareketi organize etmesi için başka bir Atatürk çıksın diye dua ederiz.. Ya da 80  öncesine başka bir pencereden bakarken kendimizi buluveririz..


Yoksa kimsenin taksim projesi ile bir alıp veremediği yok..
Bende isterim, işkal kuvvetleri takımlarını yendiğimiz, General Harrington Kupasını alıp İngilizleri mosmor ettiğimiz, Romanya ile 2- 2 berabere kaldığımız ilk Milli Maçımızı oynadığımız Taksim Stadı olarak kullanılan Topçu Kışlası orada yükselip milli bilincimizi ve şuurumuzu uyanık tutsun.. 86 da MSÜ ye girdiğinmden bu yana daha sık gidip geldiğim Taksim'deki, Sovyet anlayışından kalma çirkin, simsiyah AKM binasının yıkılıp  yerinde Sidney'deki ya da Paris' teki gibi gurur duyulacak yep yeni bir AKM Oplera Binası yükselmesini..
77 deki kanlı 1 mayıstan sonra bu ilkedeki herkesin hayali değil midir Taksim'in tamamen yayalaştırılıp Anıt Meydan olması.. O güzelim kilisenin etrafındaki dandik hamburgercilerin kaldırılıp, o eserin görünür hale gelmesi..

Bunlar çok güzel sözler..

Hiç gereği yokken bir ihtiras uğruna Taksim' e cami yapma inadından vaz geçilse bir de...
Varsın o da olsun.. Maksim' in yeri olabilir duruyor gerçekten.

Ama bu toplum bir özrü, kesinlikle hakkediyor Kasımpaşa' lının ağzından...
Seçildiği gün verdiği , bana oy vermeyenlerin de Başbakanıyım sözünü hatırlamalı ve özür dilemelidir.











1 Haziran 2013 Cumartesi

Taksim Meydan Muharrebesi

Taksim Meydan Muharebesi

Bütün televizyonlar Taksim' de ama yayın var mı ? yok. Halk sakin.. diğer bölgelerden haberler alıyoruz...harbiye karışmış haberi geliyor.. Ardından Kadıköy' de toplanıldığı haberi geliyor. polisle protestocular yan yana oturuyor.. aynı kafeden birlikte sıraya girip alış veriş yapıyorlar...bir birlerine su ikram edip herkes rolunü oynayacağı zamanın gelmesini bekliyor..  Gittikçe Taksim nufusu artıyor.. Gümüşsuyu ve Tarlabaşı' ndan koşarak ve kaçarak insanlar geliyor...

Gezi parlkının girişindeki merdivene polisler konuşlanmaya başlıyor.. hemen ardından halkla polisin arasına belediye otobüslerinden barikatlar kuruluyor.. 

Bu arada çok komik birşey oluyor..
timler halinde sivil plosler geliyor gündelik kıyafetleri üzerine kasklartakıp joplar kuşanmışlar.. ama bunlar göt göbek masabaşı polisleri.. hayatında ilk defa kask takıyor . pantolunu kıçından düşüyor.. koşacak nefesi yok sıralı bir tim gibi bile hareket edemiyorlar..her yanlarından zavallılık akıyor.. 

işte bu polisi bitiren görüntü..

Görüntüde tay gibi robocoplar var hep.. hepsi yakışıklı çocuklar... :) ma yetmemiş demek.. devlet halkından nasıl korkuyorsa masabaşındaki göt göbekleri de getirmiş... Halk bu zavallılığı görünce kendi gücünün farkına varıyor....
halkın ezici nufus yoğunluğu karşısında, polise geri çekilme emri geliyor.

halk polisin şaşkın bakışları arasında slogan tarak geziye giriyor..Polis slogan atanları izliyor.. müdahale yok.. Kalabalık polisin belediye otobüslerinden kurduğu barikatların arasından geçmeye çalışıyor..

Birden ne olduysa hareket başlıyor.. birden bire gaz yağmaya başlıyor.. Anlaşılıyor ki bu bir imha planı.. Polis Akm ye doğru geri çekilipparkın girişini halka açarken aslında herkesi çoıkışı olmayan bir alana topluyor.. ve rüzgarı da arkalarına alarak gaz yağdırmaya başlıyor..
 kaçanlar, koşanlar biribirini ezenler........epey bir kaçıp kovalamaca, taşlar, gazlar derken...parka giriliyor ... 

bir süre sakinlik limon, su, süt, gözler nefesler düzeliyor herkes birbiri ile yardımlaşıyor.. park artık tamamen protestocuların elinde.. binler , 10 binler , derken daha da kalabalıklaşıyoruz...


birden bire akm tarafından dolmabahçeye inen yol tarafı karışıyor.. gazın bini bir para..üstümüze gazlar yağıyor....ve film kopuyor.. 40 - 50 dakikalık kaçıp kovalamaca, karşılıklı gaz ve eline ne geçirdiysen at savaşı başlıyor.

ark bir anda dolmabahçeye inen yola doğru boşalıyor.. insanlar akın akın. polis püskürtülüyor..
Bu sefer polisin halka kurduğu barikatlar sökülüp sürüklenerek polise barikat kuruluyor...Polis ceylan otelin oradan can havliyle gaz yağdırıyor.
otelin bahçesindeki ağaçlar alev alıyor...Halk bir daha yükleniyor. Polis Hyatt otelin önüne doğru topuklayarak kaçıyor.. 

Polis can havli ile su sıkıyor, herkes sırılsıklam.. ardından gazlar yağıyor yeniden... ciğerlerimiz gözlerimiz yanıyor.. herkes körleme bir kaçışma içerisinde .. toplanıp yeniden yükleniyor.. bu sefer polis belediye otobüsleri ile kurduğu barikatın ardından ateş açıyor.... Bu onların sonu... dolmabahçeden , maçkadan sokaklarda polis kovalanıyor.. kaçarken jopları,  kalkanları,  dizlikleri,  kollukları,  kaskları düşürüyorlar...


Sonra bakıyorsunuz ki yerler boş kovan dolu... Tayyipte millete hala ağaç, plastik mermi falan diye masal anlatıyor...

Bu gün Taksimde olanları Tayyip halka bir ağaç meselesi olarak anlatıyor hala.. olup bitenin Ağaçla alakası yok.. Olanlar yaşam biçimlerine aşırı müdahale edilen insanların sabırlarının taşmasıdır... Yalnız bu durum önemli bir eşiktir...bu gün zafer kazanıldı zannedip tatmin olacak mıyız yoksa bunu sonuç alana kadar tırmandıracak mıyız...???
Dışarıda hala helikopter ve sirenlerin sağır edici gürültüsü devam ediyor...
Taksimi yalnız bırakmayın... Öğle saatlerinde Tayyip efendi, gevrek gevrek konuşup, yılışık yılışık gülerek onların 20 bin topladığı yere 100 bin, 100 bin topladığı yere 1 milyon toplarım diyordu... Taksim bugün 1 milyonu aştı.. halk Taksim' e sığmadı... 
Topla bakalım Tayyip efendi 1 milyonu aştığımız yere kaç kişi topluyorsun... adam sidik yarıştırıyor ilk okul seviyesi zekası ile... Evinizde kalmayınn.. televizypnlarda hiç bir şey yok.. size halkın belediye otobüslerine saldırdığını falan anlatacaklar... Onlar otobüs değil.. polisin halk kaçışırken sıkışsın ezilerek ya da gazdan daha fazla etkilenerek maksimum zarar görsün diye kurduğu barikatlardır. ama bu sel gibi çağlayan halkı duruduramazlarrr... Dışarı çıkın .. sadece dışarıda olmak bile sizi direnişin bir parçası yapar ve direnişin sesinin daha yüksek çıkmasını sağlar... Kmse evde oturmasın.... nöbet değişin... taksimde yorulanların yerine yenileri gitsin.. Gümüş suyu , dolmabahçe, tarlabaşı, harbiye her yönden Takime insan geliyor.. Taksimi bırakmayın.. yarın daha da kalabalık olun... artarak güçlenen bu çığ Ankara' ya kadar gider......Ama bu gün milletin gazı alındıysa. ve herkes pazartesi işine gücüne dönecekse bizden bir bok olmaz....