16 Haziran 2013 Pazar

HERKES EVE DÖNMELİ...

HERKES EVE DÖNMELİ...

Çünkü biz zaten kazanmıştık...

Şu andan itibaren kalben inanarak direnişin içerisinde yer alan herkes evine dönmeli ve bütün provokatörleri birbirleri ile baş başa bırakmalıdır..

Arkadaşlar, günlerdir olup biteni özetlemeye gerek yok . Neler yaşandığını, Başbakanın sağlık durumunu, Polisin tutumunu , Başbakanından İç İşleri Bakanına, Medyasından Valisine kadar hepsinin milletin gözünün içine baka baka nasıl yalan söylediğini hepimiz biliyoruz...

Hele o ''Valimutlu'' vak' a sı yok mu ... Tam bir fenomen ... O boğucu şefkati beni benden alıyor...
Ne zaman adam kamera karşısına geçip şefkat ve hamaset dolu konuşmalar yapmaya başlıyor o anda Taksim de ve çevresinde yer yerinden oynuyor. 
Bilin ki Valinin konuşması o ana kadar yapılan müdahalelerin en vicdansızının örtüsü. Herkes canlı yayında Valinin ağzının içine bakarken, bombalar seri olarak patlıyor, her tarafı gaz sarıyor, helikopter ve Ambulans sesleri birbirine karışırken, insanlar çığlık çığlığa kaçışıyor gaz fişeklerinden ve plastik mermilerden yaralanmayanlar da gazdan kör olmuş halde birbirlerini eziyorlar..
Eğer yeteri kadar ölmezlerse hemen 5 -10 Polis yetişip coplarla saldırıyor ya da saçlarından sürükleyerek şiddeti herkese orantılı paylaştırmaya çalışıyorlar....

Baştan beri direnişin içinde olan ne kadar eş, dost, arkadaş varsa sonuncusu da bu sabah 05.50 itibarı ile olmak üzere hepsi evine dönmüş durumda...

Yaşananları içine ve insanlığına sindiremeyen , maruz kaldığı muameleyi fiziki eziyetinden çok kimliğine yapılan bir saldırı ve hakaret kabul eden direniş destekçisi pek çok arkadaş bu günü meydana ulaşmaya çalışarak ve karşılığında yine anlamsız, vicdansız ve insanlıktan yoksun muamele ile karşılık görerek geçirdi..

Bu hiç birimizin istemediği bir durum...
Eğer bir davamız varsa ölerek bir yere varamayız.
Hayatta kalıp safları sıklaştırmalı, aklımız, vicdanımız, esprilerimiz, gençliğimiz ve üstün organizasyon yeteneklerimizle mücadelemizi sürdürmeliyiz.

Başlangıçta Başbakanın durumu bir türlü kavrayamadığını düşünüyorduk..
Bu durumun kavranamaması için insanın ya aptal ya da ruh sağlığının bozuk olması gerektiğini düşünüyorduk ( 1 ) 

Biliyoruz ki İETT garajından Başbakanlığa gelebilen birisi aptal olamaz.
Anlaşılan o ki Başbakanın tavrı tamamen tercih ettiği bir durum.
Bu durumdan besleniyor..
Pek övündükleri ekonomik başarılarının aslında bir serap olduğunun anlaşılması, Suriyeli kardeşlerimizle ülkemizi savaşa sokmak üzere oluşu ve PKK ile anlaşarak ''Sayın Öcalan'' konumuna gelmesi Başbakanın, ''yetmez ama evet'' çiler sayesinde herkesin beynine % 50 diye çok çok söyleyerek kazıdığı ama aslında sadece % 25 olan oylarının ( 2 ) hızla erimesini önleyerek kendi oylarını kemikleştirme çabasıdır...

Bu sebeple alanları derhal terk etmeli ve provokataörleri birbirleri ile baş başa bırakmalıyız...

Muhtemeldir ki gereğinden fazla güçlenen Başbakan, Sahibi ile de ters düşmekte ve araları açılmaktadır. Sırf Tayyib' in altını oymak için sahipleri ve Hocaları da bu provokasyon oyununun içerisindedir...

Şu an iktidarı ve muhalefeti ile ülke yönetiminde bulunanalar 80 öncesinin 20 li 30 lu yaşlar kuşağıdır ve hala o zamandan kalma kendi aralarındaki kan davalarını sürdürmektedirler...

Onların kendilerini yenileyemeyerek ve eski günlere sünger çekemeyerek düştükleri yanlışlığa düşmemek için derhal devrini çoktan kapatmış , yeni kuşağın yakınlık duyduğu ama içselleştiremeyeceği eski moda devrimci söylemleri ve sloganları bir kenara bırakıp, Gezi Parkı Direnişinin oluşturduğu yeni ve her kesimden sempati toplayan, zeka dolu esprili dili kullanarak yol almalıyız.
Herkes biliyor ki çapulcu denen o gençler her köşe başında CNN ve BBC gibi yabancı TV lere çatır çatır İngilizce, Almanca, İtalyanca Röportaj veriyor.

Şu anda yapılması gereken akıllı olmaktır.
Bir adım geri çekilip neler olup bittiğine sakin kafa ve gözler ile bakarak yalın bir değerlendirme yapmak gerekir.
Gezi direnişi ile ortaya çıkan enerjinin boşa akmaması için yapılması gereken budur...

Her ne kadar da karşı çıktığımız sistemin bir parçasıymış gibi olacak olsa bile yapılması gereken sisteme entegre olup sandıkla gediğini iddia edenin sandığını koltuğunun altına verip postalamaktır.

Enerjimizi ve konsantrasyonumuzu buraya yoğunlaştırmalıyız.

Yasal olarak seçimlere katılabilmenin, toplam il sayısının yarısından bir fazlasında örgütlenmiş olmak gibi belli kriterleri vardır.

Derhal bir araya gelerek örgütlenebilirliğimiz kontrol edilmeli. 
Belki İtalya' da yapılana benzer bir organizasyon da denenebilir. ( 3 )
Ya da seçime katılma şartları uygun olan, üzerinde herkesin fikir birliğine varabileceği mevcut bir yapı ile (SHP' nin PKK yı meclise sokması gibi) birlikte hareket edilebilir.

Bu sefer de biz uyanıklık yapalım...

Unutulmamalıdır ki son seçimlerde sandığa gitmeyen 8-10 milyon seçmen var.
Önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak 5-6 milyon genç oy var.
Bunlara son seçimlerde %10 barajı dolayısı ile meclise yansımamış yaklaşık 15 milyon oyu da eklerseniz. Planlı ve organize bir çalışma ile AKP yi ve dolayısı ile Tayyip Erdoğan' ı hezimete uğratarak hayatımızdan çıkarabiliriz...

( 1 ) https://www.facebook.com/ahmet.gul.399/posts/613901975289210
( 2 ) https://www.facebook.com/ahmet.gul.399/posts/619221678090573
( 3 ) https://www.facebook.com/engin.sancaktaroglu/posts/10151532773173052

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder